AŞKA SEVGİYE GÖNÜLE DAİR
Nefret silahına sevgi fişeği
Sürebiliyorsak ne mutlu bize
Düşman saflarına dostluk döşeği
Serebiliyorsak ne mutlu bize
İnsanlık uğrunda kalmadan geri
Mamur hâle getirerek her yeri
Yunusleyin bir gönülden içeri
Girebiliyorsak ne mutlu bize
İtibarlı, ne sövülen ne söven
Sevdiğini Hakkın namına seven
Davranışı ile topluma güven
Verebiliyorsak ne mutlu bize
Görmek hüner değil var olan varı
Bilinenler gerektirmez ısrarı
Kâlp gözüyle âlemdeki esrarı
Görebiliyorsak ne mutlu bize
Şeydâ-i bülbülün olsun onca gül
Gazeldir nihâyet kuruyunca gül
Dikenlerin arasından gonca gül
Derebiliyorsak ne mutlu bize
Gerçek mürüvvettir aşkın ezası
Aşk ehline af sayılır cezası
Muhlisâne salt muhabbet kozası
Örebiliyorsak ne mutlu bize
Ahmet Süreyya DURNA
KIZILÖTESİ
Mayın tarlalarında gül derme arzusuyla,
Düşman bildiklerime gül verme arzusuyla,
Yaşamak istiyorum savaşsız bir dünyada,
Namluların ucunda gül görme arzusuyla.
Ahmet Süreyya DURNA
SAYIKLAMA
Bir cümbüş ki gönül gezegenimde,
Anonim halay mı hora mı bilmem.
Cinler cirit atar, ifritler oynar,
Bayram mı düğün mü töre mi bilmem.
Bir cümbüş ki gönül gezegenimde...
***
Orkestra seansı başlar birazdan,
Resital sunulur taksim-i sazdan,
Şuh peri kızları hoşlanır nazdan,
Raks için peşrev mi ara mı bilmem.
Bir cümbüş ki gönül gezegenimde...
***
Ay tebessüm eder, güneş göz kırpar,
Samanyolu sevincinden el çarpar,
Tüm galaksilerde kutsal tören var,
Burası ütopik yöre mi bilmem.
Bir cümbüş ki gönül gezegenimde...
***
Sonsuzluğun sona erdiği yerde,
İzimi kaybettim başka izlerde,
Esrarlı göklerde, uç denizlerde,
Ruh hâlim tufan mı bora mı bilmem.
Bir cümbüş ki gönül gezegenimde...
***
Gördüğüm gerçek mi hayâl mi düş mü?
Veyahut kabuktan “öz”e dönüş mü?
Bir yanıp tutuşma bir göyünüş mü?
Hasılı kriz mi sara mı bilmem.
Bir cümbüş ki gönül gezegenimde...
***
Yadırgadım içimdeki âlemi,
Yoksa bu hâl sihri müdahale mi?!
Ne yazmışsa odur kudret kalemi,
Alın yazım ak mı kara mı bilmem.
Bir cümbüş ki gönül gezegenimde...
Ahmet Süreyya DURNA
FARKLI BAKIŞ
An gelir sanki bir firarî gibi
Kaçarım can havli ben, benliğimden
Sen olunca güzelliğin sâhibi
Utanırım kendi çirkinliğimden
Ahmet Süreyya DURNA
AŞK SİTEMİ
Bırak! senin için yansın yüreğim,
Ne olur, su dökme aşk közüme yâr!
***
Düştüğümden beri sevda çölüne,
Neler konuşulur bak izime yâr!
***
Dolaşır üstümde kara bulutlar,
Şimşekler çakanda can özüme yâr!
***
Kolay mı katlanmak infirakına,
Hayâlin görünür hep gözüme yâr!
***
Harcıâlem lütuf beklemiyorum,
Yeter ki birazcık gül yüzüme yâr!
***
İstirhamım ömürde bir kefâret,
Muallâ başını koy dizime yâr!
***
Gayr-i samimilik yapım değildir,
Sadâkat yükledim her sözüme yâr!
***
Kâbuslar kuşatır çevre yanımı,
Geceler ağmada gündüzüme yâr!
.............................. .........................
Bırak! senin için yansın yüreğim,
Ne olur, su dökme aşk közüme yâr!
Ahmet Süreyya DURNA
İBRETLİK
Atlar ayakta uyur dengeyi belirlermiş,
Eşekler yük kahrını atlardan bilirlermiş.
Rüzgârdan savrulurken bataklıktaki sazlar,
Ağaçlar eğilmeden ayakta ölürlermiş.
Ahmet Süreyya DURNA
GENÇLİK EFSANESİ
Anafor gibiydik gönül tasında
Gençliğimiz bizden farımadan önce
Çiğ düşerdi üstümüze şafakta
Bağrımıza deli rüzgâr eserdi
Sararıp kurumadan önce
Göğ ekin gibiydik şu hayat tarlasında
Heyhat!
Ayağı sekili gözü sürmeli
Alnı sakar haşarı tay gibiydik
Durup dinlenmek nedir ki yorulmak nedir
Bilmezdik nicedir
Ve âdetâ bir çelik yay gibiydik
Heyhat!
Sığmazdık kabımıza kabuğumuza
Heyecanlıydık
Kalaycı körüğünden farksızdı yüreğimiz
Patlamaya hazır volkan gibiydik
Beyine sıçrayan kan gibiydik doğrusu
Tâbir-i câizse eğer
Çiçeği burnunda delikanlıydık
Heyhat!
Düşünce ufkumuz tahayyülümüz
Sonsuza açılan kapıydı sanki
İhtilâl yapardık sıfır üç sularında
Ay ışığında
Devlerin uykuya daldığı anda
Vira kamçılanan cesaretimiz
Göğsümüzde kargir yapıydı sanki
Heyhat!
Biz idik Zaloğlu Rüstem evet
Şâh-ı Merdan Ali biz idik ahey!
Ya öyle inanırdık
Ya da kendimizi öyle sanırdık
Dik bakışlı Aslanların yatağı
Yiğitlerin merkez üssü otağı
Köroğlu’nun Çamlıbel’i biz idik ahey!
Şahbazları gözünden gölgesinden tanırdık
Heyhat!
Sonunda anlaşılan görünen veçhesiyle
Hazin ve gerçek olan
Silüetten ibaretmiş o netâmeli hayat
Gayrısı yalan...
Ömür yıldızımız kaymak üzere
Tadı yok böylece bitkisel yaşamanın
Hava kirli ekmek küflü su bayat
Hâsılı gidip de dönmeyenlerin
Biz de gideceğiz gittiği yere
Heyhat!
Ahmet Süreyya DURNA
TEZAD
Kimi bolluk denizinde yüzerken
Kimi boğulmakta bir kaşık suda
Kimi kaldırımda uyur gezerken
Kimi gökdelende derin uykuda
Ahmet Süreyya DURNA
KLASİK DURUŞ
Hayatımda çamur atmadım asla!
Yaşadığım toplumun bir ferdine
Zâlimlere alkış tutmadım asla!
Ortak oldum mazlumların derdine
Özümden yanmakta kusur etmedim
***
Tezâhür edince olgunluk şekli
Küçükleri koydum kendi yerime
Farklı pencereden baktım sürekli
Nezâket gereği büyüklerime
İhtiram sunmakta kusur etmedim
***
“Seçkin”lerin semiz katırı için
Sürmedim eşeği kurdun önüne
Geleceğin basit hatırı için
Gitmedim geçmişi inkâr yönüne
Ceddimi anmakta kusur etmedim
***
Gözden, gösterişten kaçtığım hâlde
Çektim üzerime olanca hıncı
Yükselişe kanat açtığım hâlde
Yükseklerde gördüm alçak basıncı
Engine konmakta kusur etmedim
***
Meylim vardır cömertlerin safına
Cimrilerdir esas nefret duyduğum
Hırsla, azgın nefsin tam hilâfına
Kanaat aşıdır yiyip doyduğum
Çok şükür kanmakta kusur etmedim
***
Alnım ak, başım dik Hakkın katında
Böyle girmek istiyorum mezara
Despotların devr-i saltanatında
Sezar’ın hakkını verdim Sezar’a
Asil davranmakta kusur etmedim
Ahmet Süreyya DURNA
HER ŞEY ASLI GİBİDİR
Mümkün değil su yokuşa akacak sanmayın
Gün gelir balık kavağa çıkacak sanmayın
Dağlar yerinden oynar deseler bir ihtimal
Fakat huylu huyunu bırakacak sanmayın
Ahmet Süreyya DURNA
PARADİGMALAR
Teslimiyet:
İftiraya uğrayan idamlık bir kişinin,
Sehpada sallanırken, cellada gülmesidir!
Kemâlat:
İçtimaî hayatta yer alan her kişinin,
Otururken, kalkarken haddini bilmesidir!
Cesaret:
İradesi, vicdanı kayıtsız hür kişinin,
Ucûbe yasakları tümüyle delmesidir!
Feragat:
Aşkı, samimiyeti, imanı gür kişinin;
Nefsinden sıyrılarak, ölmeden ölmesidir!
Kanaat:
Sahavetle, sofrası kurulu er kişinin,
Kıtlıkta ekmeğini muadil bölmesidir!
Zerâfet:
Tek helâlini gören, harama kör kişinin,
Şehevî arzuları kalbinden silmesidir!
Garabet:
Ömrünü tamamlamış tamahkâr pîr kişinin,
Ahireti unutup, dünyaya yelmesidir!
Ahmet Süreyya DURNA
TILSIM
Cehennemi söndürecek güçtedir,
Allah için akıtılan gözyaşı.
Zâlimleri sindirecek güçtedir,
Mazlumların şol kararlı savaşı!
Ahmet Süreyya DURNA